Abdullah Kaptan Konferans Salonunda düzenlenen söyleşide, Doğa Koruma ve Biyoizlem Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Uğur Cengiz Erişmiş ile Coğrafya Bölüm Başkan Yardımcısı Dr. Öğretim Üyesi Okan Bozyurt konuşmacı olarak yer aldı.  Söyleşiye, Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hüseyin Koçak, Dekan Yardımcısı Dr. Öğretim Üyesi Hülya Kaymak, Fen-Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ali Özdemir ile akademik personel katıldı.

e-Devlet Kapısı'na yeni hizmetler eklendi e-Devlet Kapısı'na yeni hizmetler eklendi

SU EVRENSEL ÇÖZÜCÜDÜR”

Söyleşinin açış konuşmasını yapan Prof. Dr. Uğur Cengiz Erişmiş, suyun insan yaşamındaki önemine dikkat çekti. Erişmiş, “İnsan yaşamını değiştiren tüm devrimlerin başında su gelmektedir. Su 1 dereceyken soğuktur, 0 dereceyken buzdur, kaynama noktasına geldiğinde ise buhar olur. Bu nedenle suyun kendi içinde bir devrimi vardır ve çok değerlidir. Bu bağlamda +1’in hayatımızdaki önemine dikkat etmeliyiz” dedi. Suyun insan yaşamına etkisinin yanında teknolojideki önemine de dikkat çeken Erişmiş, “Su, evrensel çözücü olarak ifade edilmektedir.  Sanayi devrimine gelindiğinde, buharlı makinaların suyun etkisiyle hareket kısmı ortaya çıktı ve teknoloji hızla ilerlemiş oldu. Suyun bu özelliği bilinerek teknolojide doğru kullanılması gerekiyor” diye konuştu.

“TABİAT 21 MART İTİBARİYLE UYANIYOR”

Küresel ısınmasının canlılar üzerindeki etkisini konu alan Coğrafya Bölüm Başkan Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Okan Bozyurt ise tabiatın Mart ayı itibarıyla uyandığını söyledi. Bozyurt, “Tabiat kışın derin bir uykudaydı ve 21 Mart itibarıyla uyanmaya başladı. Son birkaç yıldır tabiat eskisi gibi derin bir uykuya yatamıyor. Kışın dinlenemeyen canlılar bu sefer yeni sezona yorgun başlıyor ve verim düşüyor. Ağaçların erken uyanması, arıların ve kara sineklerinin erken uyanması da ciddi bir iklim krizinin habercisi olarak duruyor” ifadelerini kullandı. Bozyurt, küresel ısınmanın etkilerinin hemen görülemeyeceğini zaman içerisinde fark edilebileceğini belirterek, “Türkiye’nin küresel ısınma da yeri yüzde birdir fakat bu önleme gerek olmadığı anlamına gelmemelidir. Bu bağlamda jeotermal enerji kullanımını arttırarak küresel ısınmaya bir nebze de olsa etki edebiliriz” dedi. İnsan kaynaklı küresel ısınmanın arttığına dikat çeken Bozyurt, küresel ısınmada insan etkisini şu sözlerle anlattı: “Küresel ısınma milyarlarca yıllardır var fakat biz sanayi devriminden bu yana olan iklim değişimini ele aldığımız zaman antropojen yani insan kaynaklı iklim değişikliğini görüyoruz. İnsan kaynaklı ısınma ile doğal kaynaklı ısınma 1960’lara kadar berabere giderken 60’lardan sonra insan kaynaklı ısınma artış göstermiştir. İnsanlar fosil kaynak tüketimini an itibarıyla bırakıp hiç kullanmasalar dahi küresel ısınma artış göstermeye devam edecektir.” >>İZZET IŞIK